Ülkemizin ilerlemesinin ve refahımızı artırmanın anahtarı ve aynı zamanda hukukun üstünlüğünün sağlanmasının da temel şartı olan fikir ve ifade özgürlüğünü yakından ilgilendiren iki önemli gelişme geçtiğimiz haftaya damga vurdu:
(1) Eleştirellikleriyle tanınan 3 gazetecinin, resmi görevlilerin katıldığı bir cenaze ve bir milletvekilinin detaylarıyla duyurduğu bir MİT görevlisinin şehit olması ile ilgili haber yapmış olmaktan dolayı tutuklandığını; bunlardan Murat Ağırel’in sulh ceza hâkimi tarafından önce serbest bırakıldıktan sonra – kaçmadığı, terör suçu şüphelisi de olmadığı halde- itiraz üzerine önce kendi evine ve sonra eski kayınvalidesinin evine şafakta baskın yapıldığını, başka bir sulh ceza hâkimi tarafından tutuklanmasına karar verildiğini öğrendik.
(2) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Taksim meydanında gösteri yapmak amacıyla Beyoğlu caddelerinde toplanan kadınların eylemine, dağılmadıkları ve meydana çıkmaya çalıştıkları gerekçesiyle toplum polisinin müdahale ettiğini, kadınların coplandığını ve orantısız güç kullanımına maruz kaldığını üzülerek izledik.
Benzerleri ile birlikte bu iki olay; devlet gücünün, yargı ve yürütme gücünü kullananların hukukla, hukukun özüyle dengelenerek sınırlandırılmasının; böylece en küçük bir olumsuzluktan büyük zararlar gören ve gerileyen temel hak ve özgürlüklerin, özellikle de fikir ve ifade özgürlüğünün korunarak geliştirilmesinin önemini bir kere daha ortaya koydu.
1) MİT Görevlimizin Şehadetinin Gizliliğini Sağlayamayan Kamu Görevlileri Soruşturulmalı, Kamu Görevlilerince Açıklanmış Olan Bilgileri, Gizliliğin İhlal Edildiğini Haber Yapan Gazeteciler Serbest Bırakılmalıdır.
2) Sulh Ceza Hâkimlikleri ve Kararlarına İtiraz Usulü değiştirilmeli, Olaylara En Yetkin Uzman Mahkemelerin Nihai Kararı Vermesi Sağlanmalıdır.
3) 8 Mart Kadınlar Günü, Gösteri Yürüyüşleri ve Taksim Meydanı Kutuplaşmanın Değil, Uzlaşma ve Toplumsal Barış’ın Gerçekleşmesine vesile olmalıdır.
4) Fikir ve İfade Özgürlüğü Geliştirilmeli, Kamu Gücünü Kullananlar Hukukun Üstünlüğü ile Dengelenmeli ve Sınırlandırılmalıdır.
Adalet, toplumu birbirine kenetleyen ve güçlendiren temel bir his, bir inançtır.
Adalet’i gerçekleştirmek resmi olarak Yargı’nın görevidir. Daha iyi adalet için daha iyi yargı; Daha iyi yargı için daha iyi yapılanma, daha iyi işleyiş, daha iyi iş yapış süreçleri, daha iyi ve uzmanlaşmış hâkimlerin bulunması gerekir. Daha İyi Yargı, devlet gücünün vatandaşla ilk muhatap olduğu yerde başlar.
Bu çerçevede: (i) mevcut sulh ceza hâkimliklerine; (ii) toplantı ve gösterilere devletin müdahalesine; (iii) polis gücünün kullanılması hususunda idari makamlara takdir hakkı ve yetki verilmesine ilişkin düzenlemelerin temel hak ve özgürlükleri koruyacak ve geliştirecek şekilde geliştirilmesi gereklidir.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Açıklamanın tam metni için PDF versiyonunu indirebilirsiniz: